"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ruha dokunan düşünceler…(2)

En önemli an şu andır…

*****

En önemli an, “şu an”dır; çünkü bir tek ona sözümüz geçer. İnsana en gerekli olan kişi “şu an yanında olan kişi”dir. Çünkü hiç kimse günün birinde bir başkasına işinin düşüp düşmeyeceğini bilemez. Ve de insan için en önemli uğraşı, “o an yanında olan kişiye iyilik yapmak”tır. Zira bu, insanın yeryüzüne gönderiliş gayesidir.

*****

Ne biçim insanlar, ne biçim hayat!

*****

Ne tuhaf şey! Çocukken büyükler gibi olmak isterdim; ama çocukluktan çıkar çıkmaz yeniden çocuk olmak için büyük bir özlem duydum.

*****

Yaşamımızda pek çok önemsiz hatta zararlı işler vardır ki, hak etmedikleri değeri taşırlar, ya da sırf önemli olarak düşünüldüklerinden onlara katlanmak gereği vardır.

*****

Kimim ben?

*****

Bugün yaptıklarımın ve yarın yapacaklarımın sonucunda ne olacak? Hayatımın tamamının sonucunda ne olacak? Niçin yaşayayım, niçin herhangi bir şeye karşı bir istek duyayım, niçin herhangi bir şey yapayım? Hayatımın, beni bekleyen, kaçınılmaz olan ölümün yok etmeyeceği bir anlamı var mı? Arzuları olan bir varlık olarak ben kimim?

*****

En doğru şekilde “Nasıl yaşarım?” sorusuyla kendime işkence çektirdiğim ve “İlerlemeye uygun olarak yaşa.” diye cevap verdiğim zamanlar henüz sadece, kayığı rüzgar ve dalgalarca sürüklenirken kendisi için hayati ve tek soru olan “Dümeni ne tarafa kırmalı?” sorusuna “Biz bir yerlere sürükleniyoruz.” cevabını veren adama benzediğimi bilmiyordum.

*****

“Hayattan uzaklaştığımız ölçüde hakikate yaklaşırız.” diyordu Sokrat ölüme hazırlanırken. “Biz, hakikate aşık olanlar, hayatta ne için çabalarız? Kendimizi bedenden ve onun yol açtığı bütün kötülüklerden kurtarmak için! O halde ölüm bize geldiğinde nasıl mutlu olmayayım?”

*****

Eğer insan fani olanın aldatıcı doğasını görmüyor ve fark etmiyorsa fani olana inanıyor demektir. Fani olanın aldatıcı doğasını kavrayabiliyorsa sonsuza inanmak zorundadır. Bir inancı olmadan yaşayamaz.

*****

İnsan annesiz babasız yaşar da Allah’sız yaşayamaz.

*****

Işıktan yoksun olmamak için gözlerini kapamaması yeter insanın.

*****

Ne bilim ne de felsefe, insanın kainatla ilişkisini kuramaz; çünkü bu ilişkinin hangi felsefe veya bilim olursa olsun başlamadan önce kurulmuş olması gerekir.

*****

Biri size kötü konuştuysa, ona kızmayın iyi konuşmasını öğretin.

*****

Tabiatüstü ve akıldışının dinin temel özelliklerini oluşturdunu iddia etmek, sadece çürümüş elmaları görüp sonra da elma denen meyvenin temel özelliklerinin kekremsi bir acılık ve midede zararlı bir etki meydana getirmek olduğunu söylemeye benzer.

*****

İnsanların kurduğu kuruluşlar mükemmel olamaz.

*****

Ancak onurlu bir erkeğe ya da kadına hakaret edilebilir, hırsıza hırsız olduğunu söylemek bir gerçeği saptamaktır yalnızca.

*****

Suçlu, bütün felaketin kendi suçundan doğdugunu hissediyorsa, suçsuz birinden daha çok acı çeker.

*****

Ateşi kıvılcımken söndürmeli…

*****

Kötüyü değil, kötülüğü yok etmeli. İyi insanlar ancak böyle çoğalır. Tutuşturan elle değil, kıvılcımla mücadele etmeli. İyilik istiyorsak eğer dünyada, ateşi kıvılcımken söndürmeli!

*****

En iyisi hiç bir şey düşünmemektir…

*****

İnanıyorum ki , iyi bir amaç kelimelere döküldüğü zaman onu gerçekleştirmek güçleşir, hatta imkansızlaşır… Tıpkı bir çiçeği açmadan koparıp daha sonra solmuş ve çiğnenmiş olarak yerde görmek gibi.

*****

Benim düşmanım dilimdir.

*****

Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse…

*****

İnsan hedefine, bulunduğu yerden ayrılmadan, hiçbir şey yapmadan nasıl ulaşabilir?

*****

Her şeyden vazgeçmek ve yıkmak kolay, fakat aynı şeyleri yeniden ele geçirmek ve yapmak o kadar zor ki! Her şeyden önce gelecekteki hayatını ve ne yapacağını iyi düşünmelisin. Şimdi gerçekten vicdanın sesine göre mi davranıyorsun, yoksa… Niyetin gösteriş yapmak mı?

*****

Tüm insanlar, bazen kendi düşündükleri gibi, bazen de başkalarının fikirlerine uyarak, belli bir davranış gösterir ve yaşarlar. İnsanları birbirinden ayıran başlıca özelliklerden biri, yaşamlarının kendi düşüncelerine göre mi yoksa başkalarının düşüncelerinin etkisinde kalarak mı düzenledikleridir.

*****

Bir şey yapmak istersek, ilk şart; hayale kapılmaktansa, gerçeği olduğu gibi görmektir.

*****

Köpek eşeğe et vermiş, eşek de köpeğe kuru ot. Sonuçta ikiside aç kalmış.

*****

Bahtı kara olanlara şehir daha elverişlidir. Orada insan yüz yaşına gelir de çoktan çürüdüğünü, öldüğünü fark etmez. Öyle meşguldür ki, kendini dinlemeye vakit bulamaz.

*****

Daha iyi, iyinin düşmanıdır.

*****

İnsan…

*****

İlk gençlikte yalnızca tutkuyla ve yalnızca mükemmel insanları severiz. Fakat tutkunun sisleri dağıldığında ya da mantığın berrak ışıkları bu sisi delmeye başlayınca sevdiğimiz kişiyi olduğu gibi, erdemleri ve kusurlarıyla görürüz ve bizi yalnızca kusurlar, umulmayanın abartılmış kuvvetiyle çarpar; yeni olanın çekiciliği ve başka birinin mükemmel olmasının imkansız olmadığı ümidi daha önce hayranlık duyduğumuz kişiden soğumamıza sebep olmakla kalmaz neredeyse ondan nefret etmemize yol açar ve onu acımadan silkip atar ve yeni mükemmellikler peşinde koşmaya başlarız.

*****

Çar tarihin kölesidir…

*****

Sadece fakir biri cesur olabilir. Zengin olduğunda bir korkak olursun.

*****

Elma olgunlaşınca düşer. Ama neden düşer? Bir güç onu toprağa doğru çektiği için mi? Sapı kuruduğu için mi? Güneşte kurumaya başladığı için mi? Ağırlaştığı için mi? Rüzgar estiği için mi, yoksa aşağıda duran bir çocuk o elmayı yemek istediği için mi?

*****

Bir gün hepimiz öleceğiz…

*****

Çalışıp didiniyor, bir şeyler yapmak istiyorum, ama bir gün her şeyin biteceğini, ölümün gelip kapımı çalacağını unuttum.

*****

Ölümü düşünce yaşamaktan daha az tat alır insan, ama daha sakin yaşar.

*****

Tepeye tırmandığımı sanırken tepe aşağı iniyormuşum meğerse! Gerçek bu . Herkesin gözünde ben yükselmekteydim, oysa gerçekte bütün bir zaman yaşamın ayaklarımın altından kayıp gitmekteymiş… İşte sona geldik, artık ölmeliyim.

*****

Elimden geldiği kadar beğendiğim kısımları paylaşmaya çalıştım, ama nerdeyse kitabı yazıyordum ceza gelmeden buna bir son vermeliyim 🙂

9 Yorum

  1. yagmur sonu
    yagmur sonu 25 Şubat 2009

    güzel olmuş,,çok uğraşmışsın belli 🙂

    Elma olgunlaşınca düşer. Ama neden düşer? Bir güç onu toprağa doğru çektiği için mi? Sapı kuruduğu için mi? Güneşte kurumaya başladığı için mi? Ağırlaştığı için mi? Rüzgar estiği için mi, yoksa aşağıda duran bir çocuk o elmayı yemek istediği için mi?

    bu kısmı okuyunca ister istemez aklıma geldi 🙂 elma olgunlaştığı zaman ağaçtan absisik asit yüzünden düşer 🙂 değinmeden geçemedm 🙂

  2. Zafer
    Zafer 25 Şubat 2009

    Yani elma olgunlaşınca mı düşer? 🙂

  3. yagmur sonu
    yagmur sonu 25 Şubat 2009

    bildiğim kadarıyla elma olgunlaşınca yaprak saplarında fazla absisik asit birikimi oluyo bu da kopup düşmesine neden oluyo 🙂

  4. Zafer
    Zafer 25 Şubat 2009

    Yani elma olgunlaşınca mı düşer? 🙂

  5. yagmur sonu
    yagmur sonu 25 Şubat 2009

    absisik asit büyümeyi teşvik edicidir,,olgun yapraklarda gerçekleşir ve evet çevresel etkiler yoksa yani biri elmayı koparmıyorsa kendiliğinden düşmesi bekleniyorsa elma olgunlaşınca düşer 🙂
    açıklayıcı oldu mu zafercm istersen bi da sor bu sefer uzun uzun anlataym sana :):)

  6. Zafer
    Zafer 25 Şubat 2009

    “elma olgunlaşınca düşer :)” cevabı aldım sonunda 🙂

  7. Burak Öklen
    Burak Öklen 25 Şubat 2009

    zafer elma ne zaman düşermiş? 😛

  8. Zafer
    Zafer 25 Şubat 2009

    Olgunlaşınca düşüyomuş biyolojici arkadaşlara göre 🙂

  9. yagmursonu
    yagmursonu 25 Şubat 2009

    güzel güzel açıkladım işte ya absisik asit :):)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir